Bir dönem İzmir’de yaşadım,orada büyüklerimiz,yakınlarımız ve arkadaşlarımız var.Depremi ilk duyduğumda aramak,mesaj atmak geldi elimden sadece.Yıkılmamıştır düşüncesi hakimdi önce,yıkılan binaları görünce ekranda korku da başladı.
Acaba kimler var apartmanda?Allah korusun diye bekleyişler,korku,kaygı,…
O insanların yakınımız olması veya olmaması önemli değil önemli olan bir insanın varlığı…
Kaç gündür yaralı çıkarılana sevinirken ,vefat edene üzülüyoruz gözlerimiz yaşlı.
Hikayeleri yarım kalan aileler…
Şu noktada bu afetten çıkardığımız dersler olmalı:
Çocukların ,insanların kurtarılma görüntülerinin çok sergilenmesi kanımca doğru değil.
Ekiplerin duygusal anlarının da yayınlanması ,çalışkanlıklarının devamlı dile getirilmesi de doğru değil.(Görevlerini yapıyor onlar.)(Babam da AFAD görevlisi idi oradan biliyorum.)
Şimdi tüm binalar için denetim süreci nasıl olacak,bunlar ekranlarda konuşulmalı.
Ailelere nasıl maddi destekler verilecek bunlar konuşulmalı.
Psikososyal destek adına neler yapılacak konuşulmalı.
Büyük depremler bekleniyor ve her an olabilir diyen uzmanları dinleyen yetkililer bir an önce tüm ülkedeki binalar için ciddi adımlar atmalı.
Şakası yok depremin.
Depreme maruz kalanların devamlı gösterilmesi de deprem geçmişi olanları,çocukları travmatik hale getirebilir.
Ekran başında çocuklar olduğunu unutmayalım.
O insanlar birilerinin canı.Onları o şekilde görmek yaralar onları.(Ben çocukken bir yakınımı felç olurken gördüm yıllarca o görüntü devamlı gözümün önünde idi ve beni çok korkuya sevk etti.)
Ayrıca çok duyarlı insanlar yardım kampanyaları başlattı.Bu da bizim güzel bir tarafımız.Birbirimizi düşünmek,birbirimizi sevmek ,birbirimizin yarasını sarmak gibisi yok.
Biz büyük bir aileyiz.
Umarım bir daha böyle kayıplar yaşamayız.