“Kendini tanıma biraz acı verici bir süreç, insanın kendini tanıması kolaylıkla olmaz, kendi kusurlarıyla, eksikleriyle, kendi içindeki uçurumlarla yüzleşmeye cesaret etmesi ile olur.Kendin tanımak cesaret içeren bir süreçtir, Bunun için nerede hata yaptığını, neyi doğru yapmadığını kendine itiraf edebilecek bir kabiliyet olmalıdır. Gerçeklerle yüzleşme yönünde kuvvetli bir ego gücüne sahip olmalıdır. Kendini tanıma neyi iyi yaptığımızı, neyi yanlış yaptığımızı iyi bilebilmektir.Bunun psikolojideki adı içgörüdür. İçgörülü insanlar davranışlarının niçin, nasıl cereyan ettiği hakkında fikir sahibi olanlardır. “diyor Kemal Sayar. Onu dinlerken… İçgörünün karşısında dışgörü diye bir kavram da var mı acaba? Siz kendinizi tanırken, tanımlarken karşıdan nasıl görünüyorsunuz? İçgörü ile dışgörü arasındaki makas ne kadar fazla ise sanki orada bir yerlerde bir sıkıntı var demek değil mi! Ne olduğunu bilmek güzel de nasıl görüldüğünün de önemi yok mu?Gören gözlerin de kendini tanıma sürecinde katkısı olmaz mı? İçgörülü insan ayrıca kendini görenden, ona konuşandan faydalanmalı, kendini de doğru yansıtan olmalı… #kemalsayar