Başkalarını kendinden önde tutmak,önce onların mutlu olmasını tercih etmek.Kendimi bildim bileli bu benim için bir hayat düsturu oldu.Böyle giderken öyle bir zaman geldi ki tıkandım.Kendimi gözardı etmenin getirdiği mutsuzluk,başkalarının çabalarımdan memnuniyetsiz olması beni sarstı.
Uzman bir doktor bu konuda bana bu durum için şöyle demişti tok insanı doyurmaya çalışmak bu.
Sizden istemediklerinde onları düşünüp yaptığınız hareketler çok da anlamlı olmuyor.Kişide bir durumun değerli olması için onu istemesi ilk adım.
Diğergamlık yaparken empati yaptığınızı söylersiniz.Empatik olduğunuzdan kendinizi sorgulamazsınız oysa onun yerine kendinizi koyup yine kendinizi konuşturursunuz.Kendi isteklerinizi başkası için yapıyor durumuna düşer daha da çıkmaza girersiniz.Çünkü muhatabınızın sizden istediği sizin yaptığınız değildir.
Bir eğitimde denmişti:
empati onun söyleyemediklerini duymaktır.
Kolay mı bu?Diyemediklerini duyabilmek.Bir nevi müneccimlik bu.Kimsenin iç sesini duyamayız en iyisi konuşmasını beklemek.
Bir öğrencimiz sıkıntıda idi ,rehberlik hocamızla konuşarak ona maddi destek yapmak istediğimizi söyledik.O hocamızın bize söyledikleri çok anlamlı idi:
O bugüne kadar durumu kurtarmış bize de hiçbir şey yansıtmadı.Bizden istemeden yardım edersek onun bütün düzenini değiştiririz bu da doğru olmaz.İstenmeden yapılan yardım yardım değildir.
Bu son dönemde diğergamlık,empati kolay beceriler değil.Biz konuşmayı seçelim bizden beklenenin ne olduğunu soralım.
Yorulmamak,beklentiye girmemek,beklentiye sokmamak için en doğru şey bizim ne yapabileceğimizi sormak ve kendi içimizden gelerek gelişigüzel davranmamak.